Research - (2021) Volume 14, Issue 81
Received: Sep 22, 2021 Published: Oct 11, 2021, DOI: 10.17719/jisr.2021.41892
Before the iltizam system, tax collection was done by soldiers called timarli sipahi in the widely used timar system. The collapse of the timar system, which deteriorated for various reasons since the second half of the 16th century, and the increase in the burden of the Ottoman finances brought up alternative tax collection methods such as the iltizam system. As a term, iltizam means "a private person's taking upon himself to collect any tax revenue belonging to the state in return for a certain annual fee", and the person who does this work is called a tax farmer.
In this study, in the first part, the tax farming system and the changes in the way this system was implemented were examined, and in the second part, the examples from the records of agricultural activities, which were reflected in the Istanbul Ahkam Registers in the 19th century, were evaluated based on the applications made by tax farmers due to their interventions in tax collection.
Mültezim, tax, judgement (ahkam) registers, Ottoman.
Before the iltizam system, tax collection was done by soldiers called timarli sipahi in the widely used timar system. The collapse of the timar system, which deteriorated for various reasons since the second half of the 16th century, and the increase in the burden of the Ottoman finances brought up alternative tax collection methods such as the iltizam system. As a term, iltizam means "a private person's taking upon himself to collect any tax revenue belonging to the state in return for a certain annual fee", and the person who does this work is called a tax farmer.
In this study, in the first part, the tax farming system and the changes in the way this system was implemented were examined, and in the second part, the examples from the records of agricultural activities, which were reflected in the Istanbul Ahkam Registers in the 19th century, were evaluated based on the applications made by tax farmers due to their interventions in tax collection.
Ahkam Defteri, Divan-ı Humayun’dan çıkan hükümlerin kaydına mahsus olan defterlere genel olarak verilen addır. Bu hükümler padi?ah adına hazırlanmasından dolayı ferman adını da alırlardı. Kapsamı bakımından ?ikayet Defterleri’nin devamı olan bu defterler eyaletlere göre tutulmu?lardır. İstanbul Ahkam Defterleri 1742-1910 tarihleri arasındaki hükümleri ihtiva eden 26 adet defterden olu?maktadır1 .
Osmanlı Devleti’nde bulunan İstanbul merkezli kurumların ba?ında Divan-ı Hümayun gelir. Önceki İslam devletlerinde görülen mezalim divanları, Osmanlı’ da daha geli?mi? bir ?ekilde Divan-ı Hümayun olarak ortaya çıkmaktadır. Abbasiler, Selçuklular gibi İslam devletlerinde çe?itli adlar altında kurulmu? olan divanlar; Osmanlılar tarafından daha da geli?tirilmi? ve padi?ahın divanı anlamında Divan-ı Hümayun olarak adlandırılmı?tır. Asıl yargı kurumu olan ?er’iye mahkemelerinin yanında Divan-ı Hümayun’un da yargılama yetkisi bulunmaktadır. İdari ve siyasi görevlerinin yanı sıra hukuki görevleri de bulunan Divan-ı Hümayun aynı zamanda bir mahkeme olarak kullanılmı?tır. Burada bir kısım davalar ilk derece mahkemesi olarak, bir kısım davalar ise üst yargı mercii olarak karara ba?lanmı?tır. Divan-ı Hümayun’un söz konusu yargı yetkisi yargı erkinin asıl sahibi padi?ahın divanı olmasından kaynaklanmaktadır. ?er’iye mahkemelerinde görevlendirilen kadılar sadece kendi yargı bölgelerindeki davalara bakabilirken, bir tür üst yargı mercii olarak Divan-ı Hümayun ülkenin tamamından gelen davalara bakmı?tır. Divan-ı Hümayunda örfi ve ?er’i davalar görülebilmekte olup örfi davalara Veziriazam, ?er’i davalara ise Rumeli kazaskeri bakmaktadır. ?er’i davaların fazla oldu?u hallerde Anadolu kazaskeri de dava dinlemi?tir. Tarafları o bölgenin e?rafından ya da ehl-i örften olup da kadının adaletle karar vermekte zorlandı?ı davalar, ilk derece mahkemesi olarak Divan-ı Hümayun’ da karara ba?lanmı?tır. Ebussuud Efendi’nin konuyla ilgili bir fetvasında tarafları e?raftan ya da yöneticilerden olan davaların Divan-ı Hümayuna havale edildi?i ancak bu yola her durumda ba?vurmanın uygun olmadı?ı, kadıların korkmadan önlerine gelen davalara bakmaları gerekti?i vurgulanmaktadır2. Osmanlı’da hakim olan toprak rejimi miri’dir. Devletin rakabesini(mutlak mülkiyet hakkını) elinde tuttu?u miri arazi bütün tarım topraklarını kapsamamaktadır. Miri arazi yalnızca hububat ziraati yapılan yani tarla olarak kullanılan arazileri kapsamakta olup ba?lar ve bahçeler bunun dı?ında kalır. Çünkü büyük geçimlik ekonomi, ordunun ve ?ehirlerin ia?esi ba?lıca bu?day- arpa olmak üzere hububat ekimine dayanmaktadır. Darlık ve açlık hububat ekimindeki eksiklikten ileri gelecektir ki devlet bu nedenle tarla ziraatini ve hububat ekimini kontrol altında tutmak zorundadır. Osmanlı kanunnamelerinde tarlaların ba? ve bahçe haline getirilemeyece?i kesin bir ?ekilde belirtilmektedir. Miri arazi toprakları tapulu arazi ve mukataalı arazi olmak üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Tapu rejimine göre tasarruf edilen araziler, satılamayan, hibe edilemeyen, vakfedilemeyen fakat babadan o?ula bir i?letme birli?i olarak geçen raiyyet çiftlikleridir. Köylü, bu arazilerdeki üretim i?ini kendi düzenler ve üretim vasıtalarını (tohum, öküz, saban vs) kendisi temin eder. Köylü, yasal olarak zorunlu kılındıkları hariç olmak üzere devlete ve sipahiye herhangi bir kar?ılıksız hizmet vermek zorunda de?ildir. Kısaca tapu sistemi köylü aileleri tarafından çiftlik ünitelerinin ba?ımsız ve devamlı i?letilmesini garanti eden bir sistemdir. Mukataa sistemi ise, tapulu arazi sisteminden farklı bir toprak yönetim rejimini ifade etmektedir. Bu sistemde devlet, bir gelir kayna?ını özel bir ?ahsa belirli bir bedel kar?ılı?ında devretmektedir. Bu genel anlamda bir iltizamdır. Miri topraklarda mukataa uygulamasında tapu sistemi denilen özel bir rejim altında köylü tasarrufunda bulunmayan araziyi devlet belli bir kira kar?ılı?ında ki?ilere ihale eder. Burada ki?i ?ehirli, esnaf veya asker de olabildi?i gibi köylüler de ki?i veya toplu olarak mukataa ile araziyi tutabilirler. Devletin asıl amacı, i?lenmeyen arazilerin harap kalmaması, devlet kaynaklarının eksilmesinin önüne geçilmesi ve nihayetinde bu toprakları köylünün yerle?ti?i tapulu arazi haline getirmektir3.
Devlet hizmetlerini yerine getirmek için gerekli harcamalar ile bu harcamaların kaynaklarını olu?turan vergi gelirlerinin hem içerik hem de mekan bakımından farklılı?ı vergilerin genellikle ayni olarak alındı?ı bir devirde, harcamalar ile vergi gelirleri arasında bir irtibat mekanizması gerektirmi?tir. Bu mekanizma zamanın ?artları do?rultusunda özel te?ebbüs olarak faaliyet gösteren ve Osmanlı tarihinde mültezim diye isimlendirilen bir zümre vasıtasıyla yürütülmü?tür. Osmanlı tarihinde mültezim diye isimlendirilen bu zümrenin fonksiyonu, kanunların çe?itli iktisadi faaliyetlerden belirli bir oran veya miktar olarak ve ço?unlukla ayni ?ekilde tahsilini tespit etti?i vergileri mükelleflerden toplayıp piyasada nakit haline getirdikten sonra devlet hazinesine intikal ettirmek idi4. İltizam sisteminde iltizama verilecek vergiler, bölgelere göre arttırmaya çıkarılır ve bu i? en yüksek bedeli teklif eden ?ahıs veya ?irketlere bırakılır. Bu ?ahıs ya da ?irketlerin devlete ödedi?i bedel ile topladı?ı vergiler arasındaki fark, mültezimlerin kazancını te?kil etmektedir5. İltizam sisteminden önce vergi toplama i?lemi yaygın olarak kullanılan tımar sistemi içinde tımarlı sipahi olarak adlandırılan askerler tarafından yapılmaktaydı. Bu görevlilere, belirli bölgelerden ve faaliyetlerden kendi nam ve hesaplarına vergi toplama hakkı devredilerek hem çe?itli kamu hizmetleri yerine getiriliyor hem de kolay ve masrafsız bir ?ekilde vergilerin toplatılması sa?lanıyordu. Ancak bu sistem 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bozulmaya ba?ladı ve fetihlerin durmasıyla hazine doldurulamadı. Bu dönemde artan nüfus, olumsuz ekonomik ko?ullar, sosyal karı?ıklıklar gibi etkenlerle birlikte sava? teknolojisinde meydana gelen geli?melerin sürekli maa? alan ve ate?li silahlarla donatılmı? merkez orduların önemini arttırması, tımarların ehil olmayan ki?ilere verilmesi, girilen uzun sava?lar nedeniyle ülke ekonomisinin yıpranması gibi nedenlerle tımar sisteminin de çökmesi ile Osmanlı maliyesinin yükünün artması iltizam sistemi gibi alternatif vergi toplama usüllerini gündeme getirmi?tir6. İltizam usulünde vergi kaynakları “mukataa” olarak adlandırılmı?tır7. İltizam usulü ba?ta bir kaç kalem gelire has olarak ba?lamı? ise de kısa zamanda mukataaya konu olacak gelir kaynaklarının sınırları geni?lemi? ve devletin her türlü gelir kayna?ı iltizam konusu olmu?tur. Devlet, uygun gördü?ü her türlü zirai, ticari ve sınai i?letmeleri mukataa haline getirerek özel te?ebbüs tarafından i?letmeye açardı. Burada devletin nakit ihtiyacının zaman içerisinde artı?ının önemli bir etkisi vardır. Mukataa gelirleri bütçe içerisinde önemli bir yere sahipti8. Mukataalar ba?lıca üç yöntemle i?letilirdi; iltizam, emanet ve 17. Yüzyılın sonlarından itibaren malikane9.
İltizam, mukataaların bir bedel kar?ılı?ında özel te?ebbüs tarafından i?letilmesidir. Süre genellikle üç yıldır. Tahsisi açık arttırma yoluyla yapılır. Bazen bu süre dolmadan mukataa gelirlerinde ola?andı?ı bir artı? olabilir ve bir rant olu?abilirdi. Bu durumda süre bitmeden mukataa daha yüksek bir bedel teklif eden bir ba?kasına verilebilirdi. Böylece devlet özel ki?ilerin elinde kar?ılıksız bir fazlalık olu?masını engellemi? oluyordu. İltizam sahipleri bir yandan ödedikleri pe?in ve yıllık taksitlerle kamu harcamalarının finansmanına katkıda bulunuyorlar, bir yandan da kamusal mal üretiyorlardı. Böylece devlet üretim ile de?il üretimin denetimi ile u?ra?ıyordu. Bir mukata’ayı birden fazla ki?i de alabilmektedir. Mültezimler, karları kendilerine ait “özel sektör” mensupları oldukları halde devlet i?iyle u?ra?tıkları için yeteri kadar kefil göstermek zorunda idiler. Yine bütün mal ve mülkleri ipotekli sayıldı?ından hiçbir ?eyleri satamazlar ve ba?kasına devredemezlerdi10. İltizam sistemi İslam dinine uygun olarak devletin düzenleyici i?levine sıkı sıkıya ba?lı olarak dizayn edilmi?tir11.
16. yüzyıldan itibaren tımar sistemi içindeki topraklar mukataa haline getirilmeye ba?lanmı?tı. Sistemin yeni sava? teknolojisine uymaması yanında sava?lar dolayısıyla giderek ?iddetlenen nakit ihtiyacı bu e?ilimi güçlendirmi?tir. Bu iltizamla?ma e?ilimi merkezi devleti büyütürken zirai üretimin azalması yanında eyalet askerlerinde de bir azalmaya yol açmı?tı. Bu e?ilim özel mülkle?me e?ilimini de güçlendirmi?tir. Sava? gibi durumlarda mukataaların iltizam yöntemiyle i?letilmelerinde büyük güçlükler görülmü? ise de barı? dönemlerinde gelirleri yeniden arttırılmı?tır. Elveri?siz konjonktür dönemlerinde zarar ihtimali bulundu?undan iltizam zorla?tı?ında devletin mukataaları kapatmak veya bazı güçlü gruplara iltizama vermek yerine emanet yoluyla i?letmeyi tercih etti?i görülmü?tür. Böyle durumlarda karma bir düzen olu?ur ve i?letme ba?ında bulunan ki?i memuriyetle özel te?ebbüsü birle?tirmi? olurdu. Emin sıfatıyla maa?lı bir memur belli bir mebla?ı ödemeyi üzerine aldı?ından i?letmenin kar ve zararlarından sorumlu bir ki?i olarak görünürdü. Bu ara rejime emanet ber vech-i iltizam denirdi. Emanet, mukataaların emin denilen devlet memurları tarafından i?letilmesidir: Gelir dü?üklü?ü gibi sebeplerle mültezimlere çekici gelmeyen ya da devlet toprakları, madenler, gümrükler gibi önemlerinden dolayı devlet tarafından i?letilmesi gereken mukataalar emanetin konusuydu. Emin, elde edilen gelirin az veya çok olu?undan dolayı hiçbir sorumluluk yüklenmez sadece devletin kendisine tahsis etti?i ödenekle yetinir. Bunun yanında hazine topra?ı olan mukataaları i?leten eminlerin çiftli?i ve topra?ı kollayıp gözetmeleri onların sosyal güvenliklerini ve verimlerini sa?lamaları istenirdi12. Malikane iltizamın ömür boyu hale getirilmesidir. Bunun sebebi 17. yüzyılın sonlarından itibaren artan nakit ihtiyacıdır. Malikanede mukataaların gelirlerinin birer pe?in ve her yıl ödenecek taksit kar?ılı?ında özel kesime satılması söz konusudur. Uygulama önceleri iltizam usulünün özellikle tahrip etti?i tarım kesiminde ba?latılmı?tı. Mültezim, iltizamın geçici süresi içinde topra?a yatırım yapıp uzun dönemli kazanç sa?lama yerine kısa dönemde karını maksimize etmek istiyordu. Bunun yanında mali darlı?ın baskısıyla iltizam sürelerin daha da kısaltılması bunalımı ?iddetlendiriyordu. Bu sebeple köylüye yardım etmek, tohum, çift hayvanı gibi zirai girdi sa?lamak gibi hususlar mültezim tarafından önemsenmiyordu. Malikane uygulamasıyla klasik timar sisteminde var olan sosyal güvenlik unsurunun ikame edilmesi amaçlanmı?tı. Uygulamanın ba?arı kazanması durumunda reayanın ve topra?ın korunaca?ı zirai verimin artaca?ı ve dolayısıyla harcamalar için ek bir finansman imkanı yaratılaca?ı dü?ünülmü?tü. Bu ?ekilde Tanzimat dönemine kadar Osmanlı mali ve iktisadi tarihinin önemli bir kurumu olarak ya?ayan malikane düzeni ilk olarak ömür boyu iltizamların öteden beri geçerli oldu?u Mısır’a yakın olan Suriye ve Güney Anadolu bölgelerinde uygulandı. Toplam bütçe gelirleri içinde %3’lük bir orana ula?amayan malikane pe?inleri ile birlikte topra?ı ve çalı?anları korumakla yeterli olmayan bu sistem, timar sisteminin güvenlik düzeyine ula?amamı? olup ve iltizamın sakıncalarını da sürdürmü?tür. Çünkü malikaneciler de i?letmelerinin ba?ında durmayarak onu iltizama verme yoluna gitmi?lerdir ve bu da emek ile toprak üzerindeki yükün iki kat fazlala?masına yol açmı?tır13.
Osmanlı Devleti'nde iltizam usulünün Fatih zamanında sistemle?tirildi?i kabul edilmektedir. İstanbul'un yeniden iskanı ve imarı için dı?arıdan getirilen nüfusa, gayrı menkuller önce parasız verilmi?, sonraları mukataaya ba?lanmı?tır. 17. yüzyılın ba?ında itibaren ikinci bir i? olarak askeri sınıf mensuplarının bu i?e el atıkları görülmü?tür. İstanbul, Bursa, Edirne gibi önemli merkezlerde oturan yüksek düzeyde askeri zümre mensupları kendilerine kolay ve büyük kazanç sa?layan mukataaları iltizama alıyorlardı. Daha alt düzeyde tımarlı sipahiler ve yeniçeriler de iltizam i?i ile u?ra?maktaydı. Di?er taraftan, devlet tarafından
kendilerine maa? yerine büyük dirliklerin vergi gelirleri tahsis edilmi? olan büyük devlet memurları, bu gelirlerin toplanması i?ini iltizama veriyorlardı. Büyük mukataaları alan mültezimler, bunları parçalara ayırarak ba?kalarına tekrar iltizama veriyor ve bir mültezimler hiyerar?isi do?uyordu. Bu tür mukataalara pare mukataası deniyordu. Devlet, mukataaların parçalanarak tekrar iltizama verilmesine kar?ı çıkıyor, ancak usul devam ediyordu14.
İltizam sistemi ula?ım, haberle?me ve teknolojik imkansızlıklar nedeniyle merkezi bir maliye idaresinin kurulmasının çok mümkün olmadı?ı bir dönemde, vergilerin daha ucuz, daha hızlı ve pe?in olarak tahsilini sa?laması sayesinde devlet için hem garanti hem de önceden miktarı belli bir gelir olu?turması gibi avantajlara sahip iken buna kar?ın iltizam sahiplerinin bir araya gelerek iltizam bölgelerini payla?maları ve ba?kalarının ihaleye karı?masını engelleyerek iltizam bedelinin dü?ük saptanmasını sa?lamaları ve karlarını artırmak için halk üzerinde baskı ve ?iddet göstermeleri bu sistemin dezavantajları arasındadır15. Sonuçta, mültezimler İstanbul’dan eyaletlerdeki kazalara kadar uzanan bir zincirin halkaları gibi birbirlerine ba?landılar. Bu uygulama, mültezim-ayan sınıfı arasında bir hiyerar?i olu?umunu ba?latmakla kalmayıp, aynı zamanda kapıkulu ve valilere dirliklerini satma fırsatı da sa?lamı?tır. İltizam usulü ve bu türde alt-sözle?meler yapmak, toprak üzerindeki sahiplik ve mülkiyet hakları iddialarının da?ılı?ına ve merkezi hükümete kar?ı sorumluluk ba?larının belirsizle?mesine neden olmu?tur. Bundan dolayı, merkezi bürokrasinin kimin hangi toprak üzerinde ne kadar hakkı oldu?unu izlemesi de zorla?mı?tır16. 1695 yılında iltizam sisteminde malikâne uygulamasına geçilmi? ve mukataalar mültezimlere kayd-ı hayat ?artıyla verilmi?tir. Malikânecilerin zamanla zengin birer bürokrat sınıfına dönü?meleriyle malikâneler ikinci ve üçüncü elden mültezimlere devredilmi?, böylelikle vergi kaynakları daha fazla aracı elinde payla?ılarak köylünün ödedi?i vergi yükü artmaya ba?lamı?tır. Bu durumda reaya daha fazla vergi yükü ile kar?ı kar?ıya kalırken, hazine açısından da vergi gelirleri aracılarla payla?ılmaktadır. Örne?in 17-18. yüzyılda toplanan vergi gelirlerinin yalnızca üçte birinin merkezi hazineye girdi?i, di?er üçte ikisinin aracılar elinde payla?ıldı?ı belirtilmi?tir17. İltizam sisteminin önemli ayaklarından birini de kefiller olu?turmaktadır. Her mültezim adayı talip oldu?u mukataa için ödeyece?i toplam mebla?ı, muaccele miktarını, kefillerine ait liste ile her bir kefilin taahhüt etti?i miktarı ve ?artlarıyla ilgili teklifini kadıya yahut defterdar ve muhassıl gibi mahallin en büyük maliye yetkilisine sunardı. En uygun teklifi veren ki?i ve kefillerinin mali durumları incelendikten sonra arz tezkeresi merkeze gönderilir, bunun üzerine İstanbul’dan ilgili ki?iye mültezim beratı gönderilir, vergilendirme de bundan sonra ba?lardı18.
Vergi toplama yöntemlerinden biri olan iltizamın 16. yüzyılda da yaygın bir ?ekilde uygulandı?ı anla?ılmaktadır. Bu usulün sadece hazineye ait gelirlerde de?il beylerbeyi ve sancakbeyi haslarında, suba?ı zeametlerinde, sipahi timarlarında, ?ahıslara ait özel mülkiyetlerde ve vakıflarda da geni? bir uygulama zemini buldu?unu söylemek mümkündür. İkinci olarak, sistem içindeki mültezimler, ta?eron mültezimler, kefiller, iltizam süreleri, mukataaların bir veya birkaç kalemden olu?ması, mukataaların tasarruf biçimleri (has, zeamet, timar, vakıf, mülk), mukataa birimlerinin mebla?ları vs. gibi hususlar üzerinden yürütülen incelemede 17-19. yüzyıllardaki uygulamalara göre bazı farklılıklar tespit edilmi?tir. Buna göre, incelenen dönemde mukataalar tasarruf edili?leri bakımından çe?itlidir, mukataaları almak için yarı?an mültezim sayısı ve rekabet oldukça fazladır, birden fazla mukataayı eline geçiren mültezim yok gibidir, ta?eron mültezimlerin sayıları oldukça dü?üktür, henüz ranttan beslenen bir mültezim grubu ortada yoktur, zaman zaman sayıları 2-5 arasında
de?i?en ortaklıklar mevcuttur, ihale süreleri 70 günle ba?layıp 3 yıla kadar uzamakta, daha çok 1 yılla sınırlandırılanlar a?ır basmaktadır. Ayrıca devlet kurumlarını ve toplum hayatını sarsacak köklü de?i?iklikler ya?anmamı?tır19.
Abdulhamid dönemi Anadolu’sunda en temel ve en önemli vergi ö?ür vergisiydi. Topra?ın brüt hasılatının sabit bir yüzdesi olan bu vergi nakit ya da ayni olarak do?rudan hükümet tarafından veya mültezimler aracılı?ıyla toplanırdı. Abdülhamid hükümeti hem do?rudan vergi toplama yöntemini hem de iltizamı kullanıyor ve hasadın muhtemel de?erinin ve en uygun vergi toplama yönteminin tespit edilmesi amacıyla tarlalara temsilciler göndermek üzere her vilayette bulunan idare meclislerinden faydalanıyordu. İltizamın hakimiyeti 1880 yılında hükümet tarafından do?rudan toplandı?ı zaman ya tüketilmek üzere gemilerle orduya gönderilir ya da açık artırmayla satılırdı. Açık arttırma bittikten ve alıcı ödemeyi yaptıktan sonra yerel yetkililer hasılatı İstanbul’a gönderirlerdi. Hükümet do?rudan vergi toplamadan ho?nut olmadı?ı için 1886 yılında uygulamayı tersine çevirdi ve aydın haricindeki tüm vilayetlerde iltizam sistemini resmi olarak yeniden kurdu. Bu tarihten Abdülhamid döneminin sonuna kadar iltizam, vergi toplamanın tek olmasa da hakim biçimi olarak kaldı. Maliye Nezareti’nin kayıtları her bir vilayetin yıllık toplam ö?rünün yakla?ık %1 ila %5’inin hükümet tarafından do?rudan toplandı?ını gösteriyor20.
19. yüzıl ba?ına de?in Osmanlı Devleti’nin genel yapısı yalnız ayrıntılara ili?kin de?i?iklikler geçirmi?, ama esas bakımından aynen kalmı?tır. Osmanlı Devleti’nin çökmesine yol açan iç ve dı? pek çok neden vardır. İç nedenlerin hukuk açısından en önemlilerinden biri ?öyle sıralabilir: devletin temeli olan toprak rejiminin bozulması ve ekonomik ya?amın dirliklere ba?lı olması nedeniyle mali sistemin çökmesidir. Bu çöküntüyü hızlandıran en önemli hukuksal etken giderek devletin tüm gelirlerine iltizam(mukataa) yönteminin uygulanmasıdır. Hazinenin dı? tehlikeler kar?ısında paraya sonsuz bir gereksinme duyması sonucu devletin bütün gelirleri pe?in para ile mültezimlere satılmı?tır. Mukataalar ya bir yıl içinde ya da ya?am boyu birine satılır, mukataayı alan ki?i masrafını çıkarmak zorunda oldu?undan gelir kayna?ını sonuna kadar zorlardı. Böylece aslında bir resmi hizmetli olması gereken müsellim ve voyvoda gibi vergi memurları, mültezimlerin buyru?una girerlerdi. Mukataa yönetimi ile devlet bir ölçüde pe?in paraya sahip oluyor ama o paradan daha fazlasını mültezim alıyordu. Yani halk normal olarak ödeyece?inden daha ço?unu veriyor, bu da sermaye birikimini önlüyor ve devlete kar?ı duyulan güvensizli?i arttırıyordu21. Bunu yanısıra devlet memurlarının gelirleri de dirlik sisteminin bozulmasıyla bozulmu?, onlar da mukataa i?ine karı?ır duruma gelmi?ler ve bu nedenle saygınlıklarını yitirmi?lerdir. Bu ortamda ayan denilen derebeyleri rahatça türemi?, iltizamını aldıkları toprakları yöneticilerden hiç korkmadan kendi mülkleri gibi kullanmı?lar, reaya bu durumda devlet yerine ayanın buyru?una girmek zorunda kalmı?tır. Eski toprak düzenine özlem duyulsa bile bunu geri getirmek olanaksızdı. Çünkü batı dünyasında kapitalizm do?mu?, sanayile?me ba?lamı?tı. Onların düzeyine eri?mek için, yeni atılımlar yapmak gerekiyordu22.
İLTİZAM SİSTEMİNDE YA?ANAN İHTİLAFLARA DAİR ÖRNEK OLAYLAR
İltizam sisteminin i?leyi?ine dair bilgi edinebilmek üzere bu bölümde 13-18 numaralı İstanbul Ahkam Defterleri içinde yer alan ve tarımsal faaliyetlerle ilgili olarak mültezimlerin vergi tahsil etmelerine yapılan müdahalelerin önlenmesi gerekçesi ile yaptıkları ba?vurulardan bazı örnekler23 ve bu ba?vurularda alınan kararlar de?erlendirilmi?tir.
13 numaralı defterde yer alan 969 numaralı hüküm kaydı24 “Mültezim sınıfından Hacı Memi? huzura gelip ?eyhülislâm’ın gözetiminde olan vakıflardan -Allah onu ba?ı?lasın- Sultân Bâyezid Hân’ın kutsal vakıflarının mütevellisi ulu müderrislerden Mehmed Hafid’in mukataası vakfı köyü Hâslar kazâsına tâbi Ek?inöz ve Ömerli ve Kabakoz köylerinin bin iki yüz on dört senesi Mart ba?langıcından ?ubat sonuna gelince zapt etmek üzere bahsi geçen ilzâm ve bahsedilen dahi iltizâm ve iltizâm bedeli olan tutarı tamamen yerine getirmek ve teslim ve bahsedileni serbestiyet üzere zapt ve vâki olan ürün ve rüsumunu Kanun ve defter gere?ince sahiplenmek üzere eline mühürlü ve geçerli zapt seneti verildi?ini bildirip bahsi geçen köy serbestiyet üzere elinde olan mühürlü ve geçerli senet gere?ince zapt olan ürün ve rüsum Kanun ve defter gere?ince aldırılıp senet dı?ı ba?ka birisi karı?ıp müdahale ettirilmemek üzere yüce emrimin ricası ile açıklandı?ı üzere zapt ettirilmek konusunda” olarak özetlenebilir. Bu hüküm kaydında mültezim, iltizam bedelini yerine getirdi?i ve kanuna ve kendisine ait mühürlü ve geçerli senetlere uygun olarak ürün ve vergileri toplamak istedi?ini belirtmekte ve senet dı?ından kimsenin müdahale etmemesinin sa?lanmasını talep etmektedir.
Yine 13 numaralı İstanbul Ahkam defterde yer alan 971 numaralı “Otuz üç sekbanlarından Ali isimli kimse gelip Humbaracıyândan Mehmed isimli Sipahi Vize sanca?ında Midye nahiyesinde yüce beratımla mutasarrıf oldu?u timarına ba?lı ?emadmil mezrasını bin iki yüz on dört senesi Mart ba?ından ?ubat sonuna de?in eski senesi gibi bunu üstüne alma ve ilzâm ve ilzam bedeli olan tutarı tamâmen edâ ve teslim ve bahsi geçen seneye hesap edilerek bahsedilen mezrayı zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmunu toplamak üzere eline mühürlü ve geçerli zapt seneti verildi?in bildirilip ve eline verilen senet gere?ince bahsedilen mezra bahsi geçen seneye hesap edilerek kendisine zapt ve elde edilen ürün ve rüsumu Kanun ve defter gere?ince aldırılıp senet dı?ı ba?ka hiç kimse karı?ıp müdahale ettirilmemek konusunda yüce emrim ve senedi gere?ince korunmak konusunda” olarak özetlenebilecek hüküm kaydında elindeki mühürlü senet gere?ince geçen yıl oldu?u gibi bu yıl da iltizam bedelini ödedi?i mezranın ürün ve vergilerini toplamasına senet dı?ından kimsenin müdahale etmemesi için gerekli ?ekilde korunması talebi mevcuttur.
Bu iki hüküm kaydında da görüldü?ü üzere kanuna ve mühürlü senetlere uygun davranılması ve ürün ile vergilerin toplanmasına dı?arıdan kimsenin müdahale etmemesinin sa?lanması ba?vuru gerekçesini olu?turmu?tur. Aynı defterde yer alan 1001 numaralı hüküm kaydında ise 971 numaralı hükümde yer alan duruma istinaden gönderilen emre uyulmadı?ı ve müdahale eden ki?ilerin müdahalesinin engellenmesi için tekrar emir verilmesi talebine istinaden eski kayıtta verilen emre uygun olarak i?lem yapılması kararı alınmı?tır. Bu durum hüküm kaydında25 “Otuz üç sekbanlarından Ali isimli kimse gelip Humbaracıyândan Mehmed isimli sipahi Vize sanca?ında Midye nahiyesinde yüce emrimle kullandı?ı timarı çevresindeki ?emavmil mezrasını bin iki yüz on dört senesi Mart ba?ından ?ubat sonuna de?in geçen seneki gibi bunu yüklenme ve ilzam ve iltizam bedeli olan tutarı tamamen yerine getirmek ve teslim ve bahsi geçen seneye hesap edilerek bahsedilen mezrayı zapt ve elde edilen ürün ve rüsumunu almak üzere eline mühürlü ve geçerli zapt senedi verildi?ini daha önce gönderilen ve eline verilen senet gere?ince bahsi geçen mezrayı bahsi geçen seneye hesap edilerek kendine zapt ve elde edilen ürün ve rüsumu Kanun ve Defter gere?ince aldırılıp senet dı?ı hiç kimse bu i?e karı?tırılmamak konusunda yüce emrim rica itme?in seneti gere?ince zapt ettirilmek için iki yüz on dört senesi Zilhicce'sinin sonlarında çıkan emrime aykırı müdahale icab etmez iken Seyyid Osmân ve orta?ı Ali isimli kimseler çıkıp ve senet dı?ı fuzuli müdahale ile zaptına engel olduklarından bahisle ?ahısların yüce emrim ve senet dı?ı meydana gelen müdahalelerinin engellenmesi için yeniden emrim yayınlanması ricasında oldu?un sen ki bahsedilen Mevlânâ Mehmed Hayâti Divân-ı hümâyûnumda saklı hüküm kaydına bakıldı?ında yazılı oldu?u gibi bahsi geçen tarihte yüce emrim verildi?i yazılı ve kayıtlı bulundu?undan daha önce yayınlanan emrim gere?ince amel olunmak konusunda” ?eklinde özetlenmi?tir.
14 numaralı defterde yer alan 19 numaralı hüküm kaydında26 ise mültezimin tahsil etmesi gereken otlak vergisine köy ahalisinin müdahalesi nedeniyle yapılan bir ba?vuru mevcut. Hüküm kaydında ihtilaf ?öyle özetlenmi?tir: “Mültezim tayfasından Ebubekir –itibarı artsın- gelip adı geçen Ebubekir'in senetle üzerinde ve iltizamında olan Sadrazamın gözetiminde olan vakıflardan –Allah’ın rahmet ve ba?ı?lamasında olan- Ebu’l feth Sultan Mehmed Han –topra?ı nur olsun- vakıfları köylerinden Haslar kazasına ba?lı Terkoz nahiyesine tabi Kara di?er adı Bosna kafiri ve İ?kor di?er adı Budam ve Belgrad ve Gelengor ve ba?lı köylerinde vaki eski yerlerine zamanında hariçten civar köy ahalileri ve çoban tayfası koyun ve sair davarlarıyla gelip durup oturup otundan ve suyundan yararlanıp ö?ür ve rüsum gibi bir nesne vermeyenlerin rüsumlarını talep ve almak isteyince ve bu konu rüsumun köy ahalisi ve ba?kalarının alakası olmayıp bütün rüsum dilekçe sahibinin iken anlatılan köy ahalileri “rüsumunu biz alıp köyümüz i?lerine harcarız” diye yasadı?ı müdahale ve bahsi geçen vakıf mülteziminin rüsumunu almaya engel olma niyetinde olduklarını bildirip kanuna göre davranılıp rüsumuna bahsedilen köy ahalilerinin yasadı?ı giri?imde bulunmasına engel olunup uzakla?tırılmak konusunda yüce emrimin çıkmasını talep ve Divan-ı hümayunumdan kanunu soruldu?unda –Allah’ın rahmet ve ba?ı?lamasında olan- Ebu’l feth Sultan Mehmed Han –topra?ı nur olsun- vakfı köylerinden Karaca di?er adı Bosnaköy ve ba?lı köyler topraklarında vaki eski yerlerine zamanında dı?arıdan civar köy ahalileri ve çoban tayfası koyunları gelip, oturup, otundan ve suyundan yararlanıp ö?ür ve rüsum bir nesne vermeyenlerin her üç yüz koyunları bir sürü kabul edilip en güzel sürüden bir koyun, orta sürüden bir ?i?ek (bir ya?ındaki di?i kuzu), en zayıf sürüden bir toklu(bir ya?ındaki erkek kuzu) vakfın mültezime alıverilmek kanun olup rüsumunda köy ahalisi ve çiftlik sakinlerinin ve ba?kalarının ilgisi olmayıp bütün rüsum arz sahibinin olmakla köy ahalisinin “rüsumunu biz alıp i?lerimize harcarız” diye müdahaleleri yasa dı?ıdır diye yazılmakla kanuna uygun davranılmak konusunda”.
Bu hüküm kaydında senet ile iltizama verilen köylerde daha önce civar köy ahalileri ve çobanların hayvanları ile otundan ve suyundan yararlanıp ö?ür vb vergi vermedikleri ve bu ki?ilerden mültezimin vergi talebine istinaden köy ahalisinin vergiyi kendilerinin alıp köy i?lerine harcayacaklarını bildirerek yasa dı?ı olarak müdahalede bulundukları görülüyor. Bu müdahalenin engellenmesi amacıyla kanuna uygun emir çıkarılması talebi neticesinde civar köylerden bu alanlardan yararlanıp vergi vermeyenlerden kanuna uygun vergi alınması ve bu verginin mültezime ait oldu?u ve köy ahalisinin bu yasadı?ı müdahalesinin engellenerek kanuna uygun davranılması gerekti?i belirtilmi?tir. 14 numaralı defterde yer alan 134 numaralı hüküm kaydı da senetli mültezimin kanuna uygun olarak ürün ve vergileri toplamak isterken yabancı ve kötü niyetli ki?ilerin müdahalesinin engellenmesi ve kanun uygun olarak davranılması ile ilgilidir. Bu ihtilaf kayıtta “Timar sahiplerinden Mustafâ o?lu İbrâhim isimli sipâhi gelip Kocaeli Sanca?ı’nda Kandıra nâhiyesinde Hâcılu isimli köy ve di?erlerinden bin dört yüz akçe timara yüce berât ile mutasarrıf olup bu timarı bin iki yüz on be? senesine hesap edilerek tarafından senetli mültezimi olan Seyyid Mehmed Tahir –?erefiartsın- defter i hakani gere?ince zapt ve elde edilen ürün ve rüsumunu Kanun ve Defter gere?ince almak istedi?inde bir türlü girilip müdahale edilmek icab etmez iken yabancı ve kötü niyetli bazı kimseler Defter-i Hakani ve Kanuna aykırı olarak fuzuli müdahale ve kötülük niyetinde olduklarını bildirip bahsedilen Tımara ba?lı köyler Defter i Hakani gere?ince adı geçen Seyyid Mehmed Tâhir'e zapt ve elde edilen ürün ve rüsumunun Kanun ve defter gere?ince aldırılıp Defter-i Hakani ve Senede aykırı olarak yabancı ve kötü niyetli hiç kimseyi fuzuli müdahale ettirilmeyip, engellenip uzakla?tırılması konusunda yazılı emrim rica ve Defterhane i Amire’mde saklı ruznamçe-i hümayunuma müracaat olundu?unda yazılı oldu?u üzere kayıtlı ve kanunu sual olunduk da bahsedilen timar adı geçen Mustafa o?lu İbrahim tarafından bildirilen sene Mart'ından zapt itmek üzre mültezimi olan Seyyid Mehmed Tâhir'e zapt ve elde edilen ürün ve rüsum Kanun ve defter gere?ince aldırılmak Defter-i Hakani ve Kanuna uygun olup yabancı ve kötü niyetli olan kimselerin müdahaleleri Defter-i Hakani ve Kanuna aykırı oldu?u yazılmakla, Defter-i Hakani gere?ince ve kanuna uygun davranılmak konusunda”27 olarak özetlenmi?tir.
14 numaralı defterde yer alan 145 numaralı hüküm kaydı28 yine iltizam sahibinin vergi tahsiline ba?kalarının müdahalesi ile ilgili olarak tutulmu?tur. Bu hükümde “Çemeke? isimli köy ve gayrıdan Gedi?i ileBo?azkesen Kalesi muhafızlı?ına mutasarrıf Eski Saray Teberdarlarından Dervi? Mustafa yüce emrimle kullandı?ı gedik timarı köylerininin Mültezim tayfasından Haccâro?lu Ahmed -itibarı artsın- rikâb ı hümayunuma gelip Kocaeli sanca?ında Gekbuze nâhiyesinde iki yüz on be? senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna gelince zapt itmek üzre bunu üstlenme ve iltizâm ve bu dahi iltizam ve iltizam bedeli mebla?ı tamamen eda ve teslim etmekle Gedik Timarı köylerini bahsedilen seneye hesap edilerek zapt ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsumunu alıp ve ba?ka kimseler girip müdahale etmemek için mühürlü ve geçerli zapt seneti verildi?ini bildirip Gedik timarı köyleri bahsedilen seneye hesap edilerek kendine zapt ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsumun aldırılıp senete aykırı, girilip müdahale ettirilmemek konusunda yüce emrim rica eyledi?i sonraki seneti gere?ince zapt ettirilmek konusunda” ?eklinde özetlenmi? olan durumda da görüldü?ü üzere yine mühürlü senetle iltizama aldı?ı bölgenin ürün ve vergilerini toplamasına ba?kalarının müdahalesinin engellenmesi ile ilgilidir.
14 numaralı defterde yer alan 225 numaralı kayıt29 yine benzer ?ekilde senetli mültezimin kanuna uygun olarak ürün ve vergileri toplamasına yasadı?ı ?ekilde müdahale eden yabancı ve kötü niyetli ki?ilerin müdahalesinin engellenmesi ile ilgilidir. Hükümde bu durum “ Mültezim tayfasınden Birinci Mustafa isimli kimse gelip Kocaeli sanca?ında Kandırı nahiyesinde Timurta? isimli köyden iki bin akçe Hassa Avla?ı korusu timarı yüce beratım ile İnce Mehmed' in üzerinde olmakla timar köyünü bin iki yüz on be? senesine hesap edilerek tarafından senetli mültezimine zapt ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde karı?mak gerekmezken yabancı ve kötü niyetli bazı kimseler köyü mülteziminin zaptına ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsumunun alınmasına Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı fuzuli müdahaleden uzak olmadıklarını bildirip Timurta? Köyünü defter i hâkāni gere?i tarafından mültezimine zapt ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsûm Kanun ve defter gere?ince aldırılıp defter i hakani’ye aykırı ve yasadı?ı yabancı ve kötü kimseleri mültezimin zaptına ve ürün ve rüsûmunun alınmasına bir türlü engel olunmayıp engellenip uzakla?tırılması konusunda hükm i hümayunum ricâ ve Defterhane i amiremde saklı ruznamçe-i hümâyûnuma müracaat oluındukda yazılı ve kayıtlı ve kānûnu suâl olundukda defter i hâkānide yazılı hassa korucusuna özel timar mutasarrıfı İnce Mehmed'in tarafından senetli mültezimi Mustafa zapt ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsûm Kanun ve defter gere?ince aldırılmak defter i hakani gere?i ve kanuna uygun olup yabancı ve kötü niyetli olan kimselerin haksız müdâhale ve zaptına ve ürün ve rüsûmunun alınmasına engel olmaya çalı?maları Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasa dı?ıdır diye yazılmakla defter i hakani gere?ince kanuna uygun davranılmak konusunda.” olarak özetlenmi?tir.
14 numaralı defterde yer alan 252 numaralı kayıt30 benzer ?ekilde mühürlü ve geçerli senet gere?ince mültezimin ürün ve vergi tahsiline daha önce verilmi? senete bakılmaması ve geçerli senet dı?ından kimsenin müdahale ettirilmemesi hususunda emir çıkarılması talebine dairdir. Bu hüküm kaydı da “Midye nahiyesi Naibi ile ilerde bahsedilecek olan köylere ba?lı yerlerin ba?lı oldukları kazaların kadı ve nüvvâbına hüküm: Hüseyin gelip Ulufeciyan ı yesâr a?ası Ahmed'in ber vech i arpalık kullandı?ı hâssın Midye nâhiyesine tâbi‘ Kurdadivan ve Keremha ve ba?lı köyleri bin iki yüz on altı senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna varınca zapt ve vaki olan ürünat ve rüsumatın alıp bundan önce ba?kalarına verdi?i senete itibar olunmamak üzere belli bedel kar?ılı?ında kendilerine ilzâm ve eline mühürlü ve geçerli senet verildi?ini bildirip bahsi geçen köyler eline virilen mühürlü ve geçerli senet gere?ince behsedilen seneye hesap edilerek kendine zapt ettirilip senet dı?ı hiç kimseye müdahale etirilmemek konusunda yüce emrim çıkmasını dilemesi üzerine açıklandı?ı üzere zapt ettirilmek konusunda” ?eklinde özetlenebilir. 15 numaralı defterde yer alan 57 numaralı kaydın31 yine köyün mültezimine vergi tahsili konusunda müdahale eden ki?ilerin müdahalesinin önlenmesi amacıyla yapılan ba?vuruya istinaden oldu?u görülmektedir. Bu hüküm kaydında durum “Yenice kal‘ası dizdârı el Hâcc Abdullâh eski Kozbekci gelip Kocaeli sanca?ında Gekbuze nâhiyesinde Küçük Nerdübanlu isimli köy ve ba?kalarından on üç bin dokuz yüz akçe gedik timar ile Yenice kalesi dizdarlı?ına yüce beratımla mutasarrıf olup gedik tima-ı köylerini i?bu iki yüz on yedi senesine hesap edilerek tarafından senetli mültezimi olan Osman İtibarı ço?alsın- zapt ve beratı gere?ince hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsumunu Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde dı?arıdan girilip müdahale edilmek gerekmez iken iken yabancı ve kötü niyetli bazı kimseler zaptına ve hizmeti mukabelesinde hak etti?i ürün ve rüsumunun alınmasına Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı fuzuli müdahale ve giri?imden uzak olmadıklarını bildirip gedik timarı bahis konusu köylerini def-ter i hâkāni gere?ince bahsedilen tarafından mültezimine zapt ve berâtı gere?ince hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsûm Kanun ve defter gere?ince aldırılıp yabancı olan kimseleri Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı bir türlü girilip müdahale ettirilmemek konusunda yüce emrim yayınının istenmesi ve Defterhâne i âmiremde saklı ruznamçe- i hümâyûnuma mürâcaat olundu?unda açıklama üzere oldu?u yazılı ve kayıtlı ve kānûnu suâl olundu?unda gedik timarı köyleri defter i hâkāni gere?i bu dizdârı tarafından suba?ısına zapt ve berâtı gere?ince hizmeti mukâbelesinde hak etti?i ürün ve rüsûm Kanun ve defter gere?ince aldırılmak Defter i hâkāni gere?i ve kanuna uygun olup yabancı ve kötü niyetlilerin çeki?mesi Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ıdır diye yazılmakla defter i hâ-kāni gere?ince kānûna uygun davranılmak konusunda.” olarak anlatılmaktadır.
15 numaralı defterdeki 87 numaralı hüküm32 benzer bir biçimde köylerin iltizamını alan ?ahsın vergilerine ba?kalarının müdahalesine yöneliktir. Bu kayıt “Gurebâ i yesâr oca?ı a?ası olanların ber vech-i hâss ve arpalık maâ? tayin olunan Baba yı atik kazâsında Kara Halil ve Çorlu nâhiyesinde Oruclıpınar köyleri bâ ruûs ı hümâyûn gurebâ i yesâr â?ası olan Osmân –?anı artsın- tarafından bin iki yüz on yedi senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna gelince senenin tamamı zapt ve kalan ürünler ve rüsumlar Kanun ve defter gere?ince almak üzere hâssa hasekilerinden Ahmed –itibarı ço?alsın- belli bedel ile iltizâm bahsedilen dahi üstlenme ve iltizam ve iltizam bedeli olan tutarı tamamen eda ve teslim ve alınıp önce ve sonraki tarihle sonra elinde senet çıkarsa amel ve itibar olunmamak ?artlarını içeren zaptı için eline mühürlü ve geçerli senet verildi?ini bildiren ve bahsi konusu hass köyleri senet gere?i bahsedilen senede zapt ve vaki olan ürünler ve rüsumlar Kanun ve defter gere?ince aldırılıp senet dı?ı dı?arıdan hiç kimseye müdahale ettirilmemek konusunda hükm-i hümayunum rica eyledi?i sonraki açıklama üzere zapt ettirilmek konusunda” ?eklinde özetlenmi?tir. 15 numaralı defterde yer alan 88 numaralı di?er bir kayıtta33 Sarıdo?an (Gökçeviran) köy mültezimine Mi?a(Yavrugülü) köyü mülteziminin müdahalesi ile ilgili ba?vuruda da Sarıdo?an (Gökçeviran) köy mültezimi Hüseyin isimli ?ahıs elindeki senet ile iltizamında olan köyün ürün ve vergilerini kanuna uygun olarak almak istemesine kar?ın Mi?a(Yavrugülü) köyü mülteziminin kanun ve deftere aykırı olarak müdahalesinin önlenmesine yönelik talep yer almı?tır. Bu olayda Mi?a(Yavrugülü) köyünün mülteziminin reayası ile birlik olup Sarıdo?an köyüne Defter-i Hakani’ye aykırı müdahalede bulundukları anlatılmı?tır. Bu hüküm “Mültezim tâifesinden Hüseyin –itibarı ço?alsın- gelip Kocaeli sanca?ında Kandırı nâhiyesine tâbi Sarıdo?an di?er adı Gökcevirân köyü havass-ı hümayunum mülhakatından oldu?u defter i hakanide kayıtlı ve malikanelik yönüyle mutasarrıfı tarafından bahsedilen Hüseyin'in iki yüz on yedi senesine hesap edilerek senetli elinde ve iltizamında olmakla bahsedilen köyü defter-i hakani gere?ince serbestiyet üzere zapt ve elde edilen ürün ve rüsumunu Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde dı?arıdan karı?ılmak icâb etmez iken İrad-ı cedid i hümayunum tarafından zapt olunan timar köylerinden yine Kandırı nahiyesine tabi Kaymas ve Mi?a di?er adı Yavrı güli diye kayıtlı köyleri mültezimleri olan kimseler zapta kanaat etmeyip reayaları ile a?ız birli?i ederek bahsedilen Sarıdo?an köyüne Defter-i Hakani’ye aykırı fuzuli müdahale ile ahali ve reayalarından bazıları alınıp hapsedilip, cezalandırılmakla darma da?ın ve peri?an olmalarına sebep ve bahis konusu hass gelirinin çok az olmasına sebep olduklarını bildirip Sarıdo?an köyü ve di?er Gökcevirân defter-i hakani gere?ince serbestiyet üzere havass-ı hümayunum tarafından mültezimine zapt ve elde edilen ürün ve vergi Kanun ve defter gere?ince aldırılıp bahsedilen Kaymas ve Mi?a köylerinin mültezim ve ahali ve reayalarını o ?ekilde bir türlü Defter-i Hakani’ye aykırı giri?im ve müdahale ettirilmemek konusunda hükmi hümâyûnum ricâ ve Defterhâne i âmiremde saklı ruznamçe-i hümâyûn ve defter i icmâl ve mufassala mürâcaat olundu?unda Kandırı nâhiyesine tâbi on be? nefer reâyâ ve dokuz hâric reâyâ ile Sarıdo?an Köyü ve di?er Gökcevirân ve hâsılı altında çift resmi ve bu?day ve mahlut ve Bad-ı Heva ile De?tbâni toplam mâ gayrihi yedi bin akçe yazu ile defter i mufassalda katip kalemiyle yazılmak ve defter i icmâlde havâss ı hümâyûn mülhakātından olmak üzere deftere yazılmı?tır. Ve yine bahsedilen nahiyeye tâbi yüz üç nefer reâyâ ve on üç nefer hâric reâyâ ile Kaymas Köyü ve hâsılı altında çift resmi ve bu?day karı?ık ve Bad-ı Heva ve arûsiyye yekûn ma‘a gayrihi bin akçe yazu ile defter i mufassalda yazıcı kalemiyle yazılmak ve defter i icmâlde bahsedilen yazıyla biriktirilip yekûn ma‘a gayrihi on be? bin iki yüz yetmi? dört akçe yazu ile an ze‘âmet diye bir icmâl ve bahsedilen icmâlin be? bin akçesi Cezâyir Eyaleti’nin defteri çâvû?larından Mehmed o?lu Halil’in kaydında iken isimli mevcûdından bahsedilen timar İrâd ı cedid hazinesinden zapt oldu?unu i?aret eden iki yüz altı târihinde ilmühaber kāimesi saklıdır kalanı ortakları kayıtlarındadır ve yine bahsedilen nahiyeye tâbi on yedi nefer reâyâ ve altı hâric reâyâ ile Mi?a Köyü ve di?er Yavrı güli ve hâsılı altında çift resmi ve bu?day ve karı?ık ve Bad-ı Heva ve cinâyet suçu ile arus resmi ve zemin tapusu ve de?tbâni ve müjdegâni i abd-i ayak(?) ve câriye ve âsiyâ[b](?) ve gâv ve gayruhû yekûn ma‘a gayrihi on bin akçe yazu ile defter i mufassalda yazıcı kalemiyle o dahi yazılmak ve defter i icmâlde bahsedilen yazusı ile biriktirilip yekûn ma‘a gayrihi otuz bin elli altı akçe an zeâmet diye bir icmâl ve bahsedilen icmâlin on be? bin yirmi sekiz akçesi Silahdâr ı sadr ı âli Müteferrikalı?ından emekli Mustafâ o?lu Mustafa kaydında iken çocuksuz olarak ölümünden bahsedilen Tımar iki yüz yedi târihinde İrâd ı cedid hazinesinden zapt olundu?unu gösteren ilmühaber kāimesi saklıdır kalanı ortakları kayıtlarındadır ve yine bahsedilen nahiyeye tâbi kırk nefer reâyâ ve on üç hâricu nefer reâyâ ile Çakallar Köyü ve hâsılı altında Çift resmi çift ve bu?day ve karı?ık ve Bad-ı Heva ma‘a de?tbâni yekûn ma‘a gayrihi üç bin akçe yazı ile defter i mufassalda yazıcı kalemiyle yazılmak ve defter i icmâl-de bahsedilen yazısıyla Süllü köyüyle biriktirilip toplam ma‘a gayrihi otuz altı bin altı yüz elli akçe ze‘âmet diye o dahi bir icmâl ve icmâl i mezbûrun otuz üç bin altı yüz elli akçesi Cezâyir Eyaleti’nin defteri çâvû?larından Seyyid Selim Hazine i hümâyûn Abdülhalim Serserheng i hazret i ?ehriyârinin çocukları kalanı ortakları kayıtlarındadır. Bu takdirce defter i hâkāni gere?ince Sarıdo?an köyü ve di?er Gökcevirân bahsedilenin ürünât ve rüsûmâtı serbestiyet üzere hâss ı hümâyûndan mutasarrıfı tarafından ve Kaymas Köyü bahsedilenlerin ürünleri ve rüsumları dahi serbestiyet üzere ve Mi?a Köyü ve di?er Yavrı güli bahsedilenin ürünleri ve rüsûmları dahi serbestiyet üzere İrâd ı cedid i hümâyûn hazi-nesiyle sâir mü?terikleri taraflarından ve Çakallar Köyü bahsedilenini ürünleri ve rüsumları serbestiyet üzere bahsigeçen Seyyid Selim Hazine i hümâyûn ile sâir mü?terikleri ta-raflarından zapt olunmak gerekti?inden bil fiil defter emini olan Hasan –?anı yücelsin- arz etmesi üzerine arzı gere?ince hareket edilmek konusunda” ?eklinde özetlenmi?tir.
15 numaralı defterde yer alan 109 no’lu hükümde34 köyü iltizama alan ki?iye müdahale eden ki?ilerin bu saldırılarının önlenmesine yönelik bildirilen karar yer almaktadır. Bu hükümde tımar mutasarrıfının ölümünden sonra çocu?una tevcih edilen tımar köylerinin ürün ve vergilerinin vasisi olan annesi tarafından kanuna uygun bir ?ekilde hesap edilerek senetli mültezime verilmesine kanuna aykırı olarak yabancıların müdahalesinin önlenmesine yönelik karar yer almaktadır. Bu ba?vuruya yönelik karar “ Hatice isimli hâtûn gelip hüccet i ?er‘iyye ile vasisi oldu?u o?lu Seyyid Osmân ?âkir isimli çocu?un Kocaeli sanca?ında Kandırı nâhiyesinde Sinâno?lı Köyü çiftli?i ve gayrıdan sekiz bin dört yüz akçe timar mutasarrıfı Müteferrika Seyyid Osmân'ın ölümünden tahminen be? ya?ında o?lu Seyyid Osmân ?âkir'e iki yüz on yedi senesi Ramazân'ının on ikinci gününde Kaptanıderya vezirim Gāzi Hüseyin Pa?a -Allah gücünü daim kılsın- tarafından bir nefer cebelü bedeliyyesiyle tevcih ve hâlâ berât ı ?erifümle üzerinde olmakla bahsi geçen timar köylerini defter i hâkāni gere?ince bahsi geçen çocu?un vasiyyesi olan annesi tarafından iki yüz on yedi senesine hesap edilerek senetli mültezimi olan Mir el Hâcc Ali –İtibarı artsın- zapt ve vaki olan ürünleri ve rüsumlarını Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde dı?arıdan karı?ılmak icâp etmez iken yabancı ve kötü niyetli bazı kimseler zaptına ve vaki olan ürünler ve rüsûmların alınmasına Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı olarak fuzûli müdâhale ve çeki?meden uzak olmadıklarını bildirip bahsedilen timar köyleri defter i hâkāni gere?i bahsedilen seneye hesap edilerek o çocu?un vasiyyesi tarafından bahsedilen mültezime zapt ve vaki olan ürünler ve rüsûmlar Kanun ve defter gere?ince aldırılıp yabancı ve kötü niyetli olan kimseleri Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı bir türlü girilip müdahale ettirilmemek konusunda hükm i hümâyûnum ricâ ve Defterhâne i âmiremde saklı Ruznamçe-i hümâyûnuma mürâcaat olundu?unda açıklandı?ı üzere oldu?u saklı ve Divân ı hümâyûnumdan kānûnu suâl olundu?unda bahsedilen Tımar köyleri defter i hâkāni gere?ince bahsedilen çocuk tarafından senetli mültezimi Hâcı Ali Be?'e zapt ve iki yüz yedi senesine hesap edilerek vaki olan ürünler ve rüsûmlar Kanun ve defter gere?ince aldırılmak defter i hâkāni gere?i ve kānûna uygun olup yabancı ve kötü niyetlilerin müdâ-halesi Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı oldu?u yazılmakla defter i hâkāni gere?ince kanuna uygun davranılmak konusunda.” ?eklinde özetlenmi?tir.
15 numaralı defterde yer alan 197 no’lu hükümde35 Sahtori isimli köyden tahsili gereken vergileri toplayan vakıf mültezimine yabancı ve kötü niyetli kimseler tarafından kanuna aykırı olarak yapılan lüzumsuz müdahalenin önlenmesine yönelik karar yer almaktadır. Bu karar defterde “Es Seyyid Aziz Be? gelip Vize sanca?ında Silivri nâhiyesinde Piri Pa?a Vakfı diye yazıldı?ı mahallin altında Efsando Köyü (?) ve di?er ?ahtori Silivri’ye tabi merhum Piri Pa?a Vakfı bahsi geçen köyün içinde olan ispençe ve yava ve kaçkun ve beytülmâl ve kayıp mâlı [ve] mefkūd ve cinâyet suçu vesâir Bad-ı Heva sı ve tayyerâtı ve kalan müteveccihâtı ve bütün ?er’i hukuk ve bütün örfi rüsumuyla her yönüyle serbest olup ellerinde eski sultanlardan mülk Ruznamçe-i hümâyûn ve ahkâm ı ?erifeleri olma?ın yeni deftere kayıt olundu ve altında altmı? be? nefer gebrân reâyâ ve hâsıl ı ispenç ve bu?day ve arpa ve bâd ı hevâ ve resm i arûsiyye ve yava ve gayruhû ve beytülmâl ve kayıp mâlı ve zeytin toplam maa gayrihi on üç bin sekiz yüz otuz akçe yazı ile Evkaf defterinde yazıcı kalemiyle yazıldı?ı defter i hâkānide kayıtlı ve bahsedilen ilgili vakfın yüce berât ile mütevellisi olmakla köyü defter i hâkāni gere?i vakıf yönüyle mültezimi olan hâssa hasekilerinden es Seyyid Mustafâ i?bu mübarek seneye hesap edilerek zapt ve vaki olan ürünler ve rüsumları Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde dı?arıdan müdahale edilmek icâb etmez iken yabancı ve kötü niyetli bazı kimseler zaptına ve vaki olan ürünler ve rüsûmâtların alınmasına Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı fuzûli müdâhale ve çeki?meden uzak olmadıklarını bildirip bahsedilen köy defter i hâkāni gere?i vakıf yönünden mültezime bahsedilen seneye hesap edilerek zapt ve vaki olan ürünler ve rüsumlar Kanun ve defter gere?ince aldırılıp yabancı bir kimseyi Defter-i Hakani’ye aykırı ve mu?āyir i kānûn müdahale ettirilmemek konusunda hükm i hümâyûnum riecâ ve Defterhâne i âmiremde saklı Evkaf Defterine mürâcaat olundukda açıklandı?ı üzere yazılı ve kayıtlı bulunma?ın defter i hâkāni gere?ince kanuna uygun davranılmak konusunda.” ?eklinde özetlenmi?tir.
15 numaralı defterde yer alan 216 no’lu hükmün36 yine mültezimin vergi tahsiline müdahalesinin önlenmesine yönelik oldu?u görülmektedir. ?ahtori isimli köyü iltizama alan mültezimin vergi tahsiline müdahale eden yabancı ?ahısların kanuna aykırı bu müdahalesinin önlenmesi ve kanuna uygun hareket edilmesi gerekti?i bildirilmi?tir. Bu hükmün defterdeki kaydı “Ulu Müderrislerden E?râfzâde Seyyid Mir Aziz –İlmi ço?alsın- ide ilmuhû nun Südde i saâdetüme takdim eyledi?i bir kıta dilekçesinde evlâdiyyet ve me?rûtiyyet üzere yüce berâtımla mütevellisi oldu?u ceddi eski veziriazam merhum Piri Pa?a evkāfı köylerinden Vize sanca?ında Silivri nâhiyesine tâbi Efsando(?) di?er adı ?ahtori isimli köyü bahsedilen Vakıf tarafından senetli mültezimi olan hâssa hasekilerinden es Seyyid Mustafâ Haseki bu mübârek seneye hesap edilerek defter i hâkāni gere?ince zapt ve elde edilen ürün ve rüsumunu Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde müdahale olunmak gerekmezken yabancı ve kötü niyetli isimleri belli kimseler zaptına ve vaki olan ürünler ve rüsûmların alınmasına Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı fuzûli müdâhale ve te‘addiden uzak olmadıklarını bildirip bahsedilen köy defter i hâkāni gere?i bahsedilen vakıf tarafından mültezime ilgili seneye hesap edilerek zapt ve elde edilen ürün ve rüsûm Kanun ve defter gere?ince aldırılıp yabancıları Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı bir türlü müdahale ettirilmemek konusunda yüce emrim yayınını dilemek ve Defterhâne i âmiremde saklı evkaf defterine mürâcaat olındu?unda Silivri nâhiyesine tâbi merhûm Piri Pa?a Vakfı diye yazıldı?ı yerin altında altmı? be? nefer reâyâ ile Efsando köyü di?er ismi ?ahtori Bahsedilen Vakıf bahsigeçen köyün içinde vaki olan ispençe ve yava ve kaçkun ve beytü’l mâl ve mâl ı gāib ve mâl ı mefkūd ve cürm [ü] cinâyet ve gallât vesâir bâd ı hevâ ve tayyârât ve bâkī mü-teveccihâtı ve bi’l cümle hilâf ı ?er‘iyye ve kâffe i örfiyyesiyle maktû‘u’l kadem ve mefrûzü’l kalem serbest olup selâtin i mâzıyyeden mülkisimlie i hümâyûnları olma?ın yeni deftere kaydolundu ve hâsılı altında ispenç ve bu?day ve arpave resm i dönüm i bâ?āt yekûn ma‘a gayrihi on üç bin sekiz yüz akçe yazu ile defter i evkāfda yazıcı kalemiyle yazıldı?ı yazılı ve Divân ı hümâyûnumdan kānûnu sorulunca bahsedilen köyr Defter i hâkāni gere?ince vakıf mütevellisi tarafından senetli mültezime zapt ve elde edilen ürün ve rüsûm Kanun ve defter gere?ince alınmmak defter i hâkāni ve kānûn gere?i olup yabancı ve kötü niyetlilerin müdâhalesi Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ıdır diye yazılmakla defter i hâkāni gere?ince kānûna uygun davranılmak konusunda.” ?eklinde özetlenebilir. 15 numaralı defterdeki 251 numaralı hükümde37 müderris Mehmet Arif iisimli ?ahsın maa? kar?ılı?ı kendisine tahsis edilmi? olan adı geçen vakfın mukataasından Silivri ve çevre köyleri bir kısmını pe?in ve bir kısmını taksitle ödemek üzere mühürlü senet ile iltizama aldı?ı ve elde ediln ürün ve vergilere yabancı kimsenin müdahale etttirilmemesi gerekti?i belirti?mi?tir. Bu hükmü “Terkīn Vize sanca?ı, Silivri nâibiyle önce bahsedilen vakıf mukāta‘a köylerinin tâbi oldu?u kazâ ve nahiyelerin Kadı ve Naiplarine hüküm: Âsitâne i saâdetümde vaki merhûm Ebu-’l feth Sultân Mehmed Hân vakfınun mukābele i nân rûznamçe[ci]si ulu müderrislerden Mehmed Ârif ber vech i ma‘â? kendine tahsis olınan vakf ı mezbûr mukātaâtdan Silivri ve çevresi köylerini iki yüz on sekiz senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna de?in zapt eylemek üzere mültezim tayfasından (bo?) –itibarı artsın- a eski senesi on be? bin guru?a ilzâm ve o dahi iltizâm ve kabûl ve iltizam bedelinden fakat sekiz bin guru? pe?inen alıp kalan yedi bin guru?u taksit ile edâ ve teslim itmek ?artıyla eline zaptı için mühürlü ve yürürlükte verildi?i bildirilip ve bahsedilen mukataa köyleri senet gere?ince bahsedilen seneye hesap edilerek kendine zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmu Kanun ve defter gere?ince aldırılıp yabancı bir kimseyi senet dı?ı bir tdürlü müdahale ettirilmemek konusunda yüce emrim yayınını dilemek ve açıklandı?ı üzere zapt ettirilmek konusunda. “ ?eklinde özetleyebiliriz.
15 numaralı defterde yer alan 29438 numaralı hüküm özetinde Yoros nahiyesine ba?lı Çıldır köyü ile Gebze nahiyesindeki Özbek mezrasını mü?terek olarak iltizamına alan mültezimlerin Özbek mezrasından vergi tahsiline kendi sorumlulu?unda oldu?u iddasıyla kar?ı çıkan ?ahsın müdahalesinin önlenmesine dair oldu?unu görmekteyiz. Bu hüküm ise “Mültezim tâifesinden Hüseyin isimli kimse gelip Kocaeli sanca?ında İznikmid nâhiyesinde Kebâbcılar(?) isimli köy ve di?erlerinden ye-di?er bin iki?er yüz altmı? dokuzar akçe ba?ka ba?ka yüce berâtımla mutasarrıf Mustafa o?lu Hüseyin ve Mustafa o?lu İbrâhim ve Mustafa o?lu Yakūb’un timarları taraflarından iltizâmen (...)ve yine Kebâbcılar(?) el-mezbûre ve gayrıdan be? bin sekiz yüz elli yedi akçe Abdullah o?lu Ahmed’in timarı ile Yoros nâhiyesinde Çıldır isimli köy ve gayrıdan üç bin yüz otuz iki akçe el Hâcc Veliyyüddin'ün timarı İrâd ı cedid i hümâyûnum hazinesinden zapt olınmı? olmakla o iki aded timarı dahi İrâd ı cedid i hümâyûn tarafından on yedi ve on sekiz senelerine hesap edilerek kezâ iltizâm ve uhdesinde olmakla bahsedilen timarlar mül-hakātından Gekbuze nâhiyesine tâbi Özbek mezrası Kamerlü köyü nezdinde hâriçten zirâat ederler diye kayıtlı mezraayı Defter i hâkāni gere?ince bahsedilen sipâhiler ve İrâd ı cedid i hümâyûnum hazinesi tarafından bahsedilen edilerek zapt ve vaki olan ürünler ve rüsumlarını Kanun ve defter gere?ince almak istedi?inde müdahil olunmak gerekmez iken Âsitâneli Kartallı Selim A?a diye bilinen kimse bu mezraaya benim kullanımımdadır diye Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı ve senetsiz olarak iki yüz on yedi senesine hesap edilerek zapt ve bin be? yüz yetmi? be? guru?luk ürünler ve rüsûmlarını zorla almak ve o ?ekilde kötülük eyledi?in bildirip bu mezraya defter i hâkāni gere?i bahsedilen seneye hesap edilerek mültezime zapt ve vaki olan ürünler ve rüsumlar Kanun ve defter gere?ince aldırılıp zorba Selim'i Defter-i Hakani’ye aykırı ve yasadı?ı bir türlü müdahale ve çeki?me ettirilmeyip engellenmek ve fuzûli aldı?ı ürün ve rüsûm her ne ise kanun yoluyla geri alınmak konusunda yüce emrim yayımını dileyen ve Defterhâne i âmiremde saklı Ruznamçe-i hümâyûn ve defter i mufassalda mürâcaat olındu?unda Gekbuze nâhiyesine tâbi be? nefer reâyâ ile Özbek mezraası Kamerlü köyü nezdinde dı?arıdan zirâat ederler ve hâsılı bu?day ve resm i çift ve bu?day ve arpa yekûn ma‘a gayrihi iki yüz akçe yazı ile defter i mufassalda yazıcı kalemiyle yazılmı? ve defter olunmu?tur bahsi geçen mezraanın tamâm yazısıyla Yoros nâhiyesine tâbi Çıldır köyüyle biriktirilip ma‘a gayrihi on be? bin iki yüz otuz bir akçe toplamından on bin be? yüz otuz üç akçe ayrılıp ve biriktirilip yirmi üç bin üç yüz on be? akçe toplamından gayr-ı ez bozındı be? bin sekiz yüz yirmi üç akçesi Abdullah o?lu emekli Ahmed’in kaydında iken ölümünden timarı İrâd ı cedid hazinesinden zapt olunmu?tur ve yine bahsedilen toplamın gayr-ı ez bozındı o mikdâr akçesi Mustafa Çavu? o?lu Hüseyin’in ve o miktârı Mustafa Çavu? o?lu İbrahim’in ve o miktârı Mustafa o?lu Yakūb’un kayıtlarındadır on be? bin iki yüz otuz bir akçe toplamından bozındı olmak üzre iki bin üç yüz kırk dokuz akçesi ayrılıp yedi yüz seksen üç akçesi Mustafa Çavu? o?lu Hüseyin’in ve o mikdârı Mustafa Çavu? o?lu İbrahim’in ve ol mikdârı kayıtlar Mustafa o?lu Yakūb’un kayıtlarındadır ve yine yekûn ı mezbûrun iki bin üç yüz kırk dokuz akçesi dahi ayrıca biriktirilip toplam ile gayrihi üç bin yüz otuz iki akçesi bozındı an zeâmet olmak üzre Ali o?lu Hacı Veliyyüddin’in kaydında iken timar ı mezbûr İrâd ı cedid hazinesinden zapt olunmu?tur bu takdirce defter i hâkāni gere?ince bahsedilen Özbek Kamerlü köyü nezdindeki mezraanın ürün ve rüsumları İrâd ı cedid i hümâyûn hazinesi ile Mustafa Çavu? o?lu Hüseyin’in ve Mustafa Çavu? o?lu İbrahim’in ve Mustafa o?lu Yakūb’un taraflarından herkesin berâtları yazılarına göre zapt eylemeleri gerekti?i defter emini olan Mehmed Râ?id dâme dilekçe sonrası bahis konusu Devlet i aliyyemin ileri gelenlerinden ?ıkk ı sâni ve İrâd ı cedid i hümâyûnum defterdârı el Hâcc İbrâhim Re?id’e havâle olundu?unda bahsedilen mezranın istenen seneye hesap edilerek hâsılâtı her ne ise İrâd ı cedid i hümâyûnum mültezimi ile ortakları taraflarından zapt ve herkesin berâtları yazılarına göre hisselerine isâbet eden ürün ve rüsûm tahsil olunup ilgisi olmayanların müdahalesi engellenmek için yüce emrim verilmesi gerekti?ini ilâm etmekle ilâmı ve defter emini’nin iste?i gere?ince davranılmak konusunda. “ ?eklinde özetlenebilir.
15 numaralı defterde yer alan 376 hüküm39 Gebze nahiyesine tabi Uruz Be?i köyü mülteziminin vergi tahsiline müdahale eden aynı nahiyeye tabi Özbek mezrası mülteziminin müdahalesinin önlenmesine dair bir ba?vuru ile ilgilidir. Bu hükmü “Merhûm Ebu’l-feth Sultân Mehmed Hân vakfının rûznamçe kâtibi Mehmed Arif bahsedine evkaf mukãtaâtından hatt-ı hümâyûn ve yüce berat ile tarafında olan mukãtaası köylerinden Silivri merkez ve tabi olan köylerini bin iki yüz yirmi üç senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna gelince senenin tamamında zapt etmek üzre Osmân isimli kimseye ilzâm ve o dahi üstlenme ve iltizâm ve eline mühürlü ve geçerli senet verildi?i daha önce gönderilen dilekçe ve senet gere?ince zapt ettirilmek konusunda i?bu mübârek senede Ramazân'ın ortalarında yüce emrim gelmi?ti bu defa mültezim tayfasından es-Seyyid Selim – itibarı artsın- rikâb-ı hümâyûnuma verdi?i dilekçesinde ilgili köylerini bu Mehmed Ârif bahsedilen seneye hesap edilerek buna üstlenme ve ilzâm ve bu dahi iltizâm ve zaptı için eline mühürlü ve geçerli senet verilmi?ken Osmân sonra senet verme ve bahsesdilen dahi gere?ince bir kıta yüce emir yazımıyla bahsi ecen köyleri zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmun alınmasına zorbalıkla mani oldu?u bildirilip ve bahsedilen köyleri elinde olan senet gere?ince bahsedilen seneye hesap edilerek bu Seyyid Selim'e zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmu kãnûn ve defter gere?ince aldırılıp bahsedilenin yazdırdı?ı emriün kaydı terkedilmek konusunda hükm-i hümâyûnum ricâ itme?in bu Osmân'a verilen emrin kaydı terkedilmek ve Selim'i eline verilen senet gere?ince zapt ettirilmek fermânım olmakla ?imdi sen ki mevlânâsın bu Osmân'ın yazdırdı?ı emrin kaydı kaldırılıp terkedildi?i malûmun oldu?unda yazılı oldu?u üzere bu köylere mezbûre hesap edilerek mûmâ ileyh tarafından merkúm Selim'e iltizâm ve Selim dahi ilzâm ve zaptıyçün eline mühürlü ve geçerli senet verilmi? ise elinde olan mühürlü ve geçerli senet gere?ince Selim'e zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmu kãnûn ve defter gere?ince aldırıp bu Osmân'ın terkin edilen kayıta dayanarak bir türlü girilip müdahale ettirilmemek konusunda. “ ?ekline ifade edebiliriz. Bu hükümde yine yer ve ki?i bilgileri belirtilerek mühürlü ve geçerli senede uygun olarak vergi ve ürünlerin kanuna uygun ?ekilde toplanmasına silinmi? kayda dayanarak müdahalede bulunanların engellenmesi gerekti?i belirtilmi?tir.
16 numaralı defterde yer alan 668 no’lu hüküm40 Silivri ve ba?lı köyleri, mültezimi varken yeni bir senet ile iltizama almak isteyen ?ahsın kaydının iptaline yöneliktir. Bu hüküm “Merhûm Ebu’l-feth Sultân Mehmed Hân –topra?ı nur olsun- vakfının rûznamçe kâtibi Mehmed Arif merhumun evkãfı mukãtaâtından hatt-ı hümâyûn yüce emrimle kendisine verilen mukãtaası köylerinden Silivri merkez ve ba?lı köylerini bin iki yüz yirmi üç senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna gelince senenin tamamında zapt etmek üzre Osmân isimli kimseye ilzâm ve merkúm dahi üstlenme ve iltizâm ve eline mühürlü ve geçerli senet verildi?i daha önce dilekçesi üzerine verilen senet gere?ince zapt ettirilmek konusunda i?bu mübârek senenin Ramazân'ı ortasında yüce emrim gelmi?ti bu defa mültezim tayfasından es-Seyyid Selim’in rikâb-ı hümâyûnuma verdi?i dilekçesinde bahsedilen köylerini Mehmed Ârif bahsedilen seneye hesap edilerek buna üstlenme ve ilzâm ve bu dahi iltizâm ve zaptı için eline mühürlü ve geçerli senet verilmi?ken bu Osmân sonradan senet verme ve merkúm dahi gere?ince bir kıta yüce emir gelmesiyle bahsedilen köyleri zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmun alınmasına zorla mani olmaya çalı?tı?ı bildirilmi? ve bu köyler bahsedilenin elinde olan senet gere?ince bahsedilen seneye hesap edilerek Seyyid Selim'e zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmu kãnûn ve defter gere?ince aldırılıp Osman’ın yazdırdı?ı emrin kaydı terkolunmak konusunda hükm-i hümâyûnum ricâ itme?in Osmân'a verilen emrin kaydı terk ve Selim'in eline verilen senet gere?ince zapt ettirilmek fermânım olmakla ?imdi sen ki Mevlânâ’sın Osmân'ın yazdırdı?ı emrin kaydı kaldırılıp terk edildi?i malumun oldu?unda yazılı oldu?u üzere bu köylere mezbûre hesap edilerek Osman tarafından Selim'e iltizâm ve merkúm dahi ilzâm ve zaptı için eline mühürlü ve geçerli senet verilmi? ise elinde olan mühürlü ve geçerli senet gere?ince Selim'e zapt ve elde edilen ürün ve rüsûmu kãnûn ve defter gere?ince aldırılıp Osmân'ın kayıttan terk edilmesi emrine ba?lı olarak bir türlü girilip müdahale ettirilmemek konusunda” ?eklinde özetlenebilir.
17 numaralı defterde yer alan 78 no’lu hükümde41 Saruhlar köyü mülteziminin vergi gelirlerine müdahale hususunun ilgili kadılıkta görülmesine dair bir hüküm görmekteyiz. Bu hüküm “Yenice kal‘ası muhafızlarından Mehmed Emin o?lu Mustafâ isimli muhafız gelip Kocaeli sanca?ında Kandırı nâhiyesinde Saruhlar(?) isimli köyden iki bin iki yüz akçe gedik timar ile iki yüz on iki târihi ve Tersâne-i âmirem tarafından veirilen yüce berât ile hâlâ üzerinde olmakla gedik timarı köyünü defter-i hâkãni gere?ince iki yüz on sekiz senesinden yirmi dört senesine gelince tarafından senetli mültezimi Abdullâh isimli kimse zapt ve hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürün ve rüsûmu kãnûn ve defter gere?ince almak istedi?inde müdahale olunmak gerekmez iken İznikmid sâkinlerinden Abdi o?lu Mehmed isimli kimse defter-i hâkãni’ye aykırı fuzûli müdâhale ve zorbalıkla senetsiz olarak zapt [ve] hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürününü alıp çok zorbalık yaptı?ını bildirip sen ki vezirimsin mübâ?ir marifetiyle defter-i hâkãni gere?ince kanunla görülüp hakkı iade etmek konusunda sana hitâben yüce emrim yayınını ricâ gedik timarı açıklandı?ı üzere tersâne berâtıyla müstahfızın üzerinde olmakla Divân-ı hümâyûnumdan gere?i soruldu?unda bildirildi? üzere müstahfızın gedik timarı köyünü bahsedilen yıllara hesap edilerek tarafından Abdullâh senetli zapt ve ta‘?ir etmek istedi?inde Abdi o?lu Mehmed senetsiz fuzûli ve zorla zapt hizmeti kar?ılı?ında hak etti?i ürününü aldı?ı ve zorbalık yaptı?ı vaki ise yargılanmak ve suçu sabit görüldü?ünde hak sahibine hakkını iade etmek için mahallinde kanunla cevâb ile(?) yüce emrim verilmesi gerekti?i yazılmakla sen ki vezirimsin sadrazamım kãimmakãmı çûhadârları (bo?) eliyle yerinde kanunla görülmek konusunda” ?eklinde özetlenebilir.
17 numaralı defterde yer alan 123 no’lu hüküm42 mukataaları iltizama alan ki?inin tahsili gereken vergileri kanuna uygun ?ekilde tahsil etmesine ve senede aykırı olarak mültezime müdahale edilmemesine dair hüküm görmekteyiz. Hükmün “Hâcegân-ı Divân-ı hümâyûnumdan Mehmed Tayfûr mütevellisi oldu?u İstanbul'da vaki cennet-mekân merhûm Ebu’l-feth Sultân Mehmed Hân câmi‘-i ?erif ve hayrât-ı sâiresi evkãfı mukãtaâtından Terkos ve ba?lı mukãtaası köylerini i?bu bin iki yüz yirmi be? senesi Mart'ı ba?ından ?ubat'ı sonuna gelinceye de?in zapt eylemek üzere seçkin (bo?)’a belli bedel ile kar?ılı?ında ilzâm ve o dahi iltizâm ve kabûl ve belli bedeli tamâmen vakıf tarafına edâ ve teslim etmekle zaptı için eline mühürlü ve geçerli senet verildi?in yazılı ve vakıf köylerini eline verilen mühürlü ve geçerli senet gere?ince bahsedilen seneye hesap edilerek kendine zapt ve elde edilen ürün ve rüsûm kãnûn ve defter gere?ince aldırılıp dı?ardan hiç ferdi senet dı?ı girilip müdahale ettirilmemek konusunda yüce emrim gelmesini dilemesi ve açıklandı?ı üzere zapt ettirilmek konusunda. “ ?eklinde ifade edebilece?imiz özetinde ilgili yer ?ahıs bilgileri ve ba?vuru gerekçesi ile ilgili bilgileri de edinebilmekteyiz.
18 numaralı defterde yer alan 97 no’lu hüküm43 Aksaldu di?er adı ile ?ahtori köyünün ö?ür ve di?er vergilerinin tahsiline engel olan ki?ilerin müdahalesinin önlenerek mültezimin tahsili gereken vergileri kanuna göre tahsil etmesine dair bir hükümdür. Bu hükmü de “Temiz kadınlardan Hayrün’n-nisâ ?erife Fâtıma Hânım –iffeti ziyade olsun-a gelip Vize sanca?ında Silivri nâhiyesinde merhûm Piri Pa?a Vakfı diye yazıldı?ı yerin altında altmı? be? nefer reâyâ ile Aksaldu Köyü di?er adı ?ahtori merhûm Piri Pa?a Vakfı köyünün içinde vaki olan ispençesi ve yavesi ve kaçkını ve beytü’l-mâlı ve mâl-ı gãibi ve mâl-ı mefkúd ve cürm ü cinâyeti ve gallâtı vesâir bâd-ı hevâsı ve tayyârâtı ve bâkï müteveccihâtı ve bütün ?er’i hukúk ve kâffe-i rüsûm-ı örfiyyesiyle maktûul-kadem ve mefrûzü’l-kalem serbestlik üzere verilip ellerinde eski hudâvendigârlardfan mülkname-i hümâyûn ve ahkâm-ı ?erifeleri olma?ın yeni deftere kaydolundu ve hâsılı altında ispenç ve bu?day ve arpa ve bâd-ı hevâ ve resm-i arûsiyye ve yava ve gayrihi ve beytü’l-mâl ve mâl-ı gãib yekûn ma‘a gayrihi on üç bin sekiz yüz otuz akçe yazu ile defter-i evkãfda yazıcı kalemiyle yazıldı?ı defter-i hâkãnide kayıtlı ve ?erife Fâtıma zikrolunan Piri Mehmed Pa?a vakfının evlâdiyyet ve me?rûtiyyet üzre yüce beratımla mütevelliyesi olmakla bildirilen Aksaldu di?er adı ?ahtori köyünü serbestiyet üzere bahsedilen vakıf tarafından bi’t-tevliye mültezimi olan (bo?) isimli kimse defter-i hâkãni gere?ince zapt ve defter-i hâkãnide yazılı elde edilen ürün ve rüsumunu kãnûn ve defter gere?ince almak istedi?inde dı?arıdan müdahale edilmek gerekmez iken sonra bazı ki?iler defter-i hâkãni’ye aykırı ve yasadı?ı olarak zaptına ve ürün ve rüsumunun alınmasına defter-i hâkãni’ye aykırı ve yasadı?ı fuzûli müdâhaleden uzak olmadıklarını bildirip köye defter-i hâkãni gere?ince serbestiyet üzere bahsi geçen vakıf tarafından bi’t-tevliye mültezimine zapt ve defter-i hâkãnide hâsıl yazılan ürün ve rüsûm kãnûn ve defter gere?ince aldırılıp yabancı olan kimseleri defter-i hâkãni’ye aykırı ve yasadı?ı bir türlü engel olunmayıp engellenmek konusunda yüce emrim ricâ etmekden dolayı Defterhâne-i âmiremde saklı Vakıf defterine mürâcaat olundu?unda açıklandıüı üzere oldu?u yazılı ve kayıtlı olma?ın defter-i hâkãni gere?ince kãnûna uygun davranılmak konusunda.” ?eklinde özetlemek mümkündür. Yine hükmün içeri?inde yer ?ahıs ve gerekçe ile ilgili bilgiler ayrıntılı olarak aktarılmı?tır.
18 numaralı defterde yer alan 216 no’lu hüküm44 Haslar nahiyesine tabi Pa?ayi?it köyünü iltizama alan mültezimin vergileri tahsil etmesine mani olan ?ahısların müdahalesinin önlenmesine dair hüküm “Sen ki mevlânâ İbrâhim –ilmi artsın- rikâb-ı hümâyûnuma takdim eyledi?in ilâmında mültezim tayfasından Sefer?âh isimli kimse meclis-i ?er‘a varıp Vize sanca?ında Hâss nâhiyesinde Sultân Bâyezid Hân diye yazıldı?ı mahallde Pa?ayi?it köyü Sultân Bâyezid vakfına [âid] oldu?u defter-i hâkãnide kayıt ve Silivri nâhiyesine tâbi olup iltizâmen merkúmun uhdesinde olmakla Pa?ayi?it köyü bahsedileni defter-i hâkãni gere?ince bahsedilen vakıf tarafından zapt ve elde edilen ürünler ve rüsumlarını kãnûn ve defter gere?ince almak istedi?inde müdahale olunmak gerekmez iken yabancı kimseler defter-i hâkãni’ye aykırı fuzûli müdâhale ve taarruzdan uzak olmadıklarından bahisle engellenmek konusunda yüce emrim verilmek ricâsına vaki hâli bi’l-iltimâs arz itmekden nâ?i Defterhâne-i âmiremde saklı evkaf defterine mürâcaat olundu?unda Hâss nâhiyesine tâbi merhûm Sultân Bâyezid Hân Vakfı diye yazıldı?ı yerin altında dört nefer reâyâ ve üç zemin ile Pa?ayi?it köyü merhûm Sultân Bâyezid Hân vakfı hâsılı altında bu?day ve arpa ve bâd-ı hevâ ve resm-i tapu-yı zemin ve gayrihi yekûn ma‘a gayrihi sekiz yüz doksan üç akçe yazu ve beraber di?er köyler diye evkaf defterinde yazıcı kalemiyle yazılıp Hâss nâhiyesine tâbi‘ Sülükli köyünün yazı yeri Defterhâne-i âmiremde bulınmadı?ının cevâbı yazılmakla bu takdirce defter-i hâkãni gere?ince Pa?ayi?it köyü mezbûrenin ürünler ve resm-i tapu-yı zemin ve di?er rüsûmâtı Sultân Bâyezid Hân vakfı tarafından zapt olunmak gerekti?i hâlâ rikâb-ı hümâyûnumda defter emini olan Mehmed Ârif arz etme?in arzı gere?ince davranılmak konusunda.” olarak özetlenmi?tir. 18 numaralı defterde yer alan 219 no’lu hüküm45 Haslar nahiyesine tabi İncügez köyünü iltizama alan mültezimin vergileri tahsil etmesine engel olan ve halka zulmeden ehli örf zümresinin müdahale saldırılarının ve teaddisinin önlenmesine dair hüküm. Bu hükmün özeti “Hâssa hasekilerinden Hüseyin Haseki gelip Vize sanca?ında hâshâ-i İstanbul nâhiyesine tâbi Sultân Bâyezid Hân Vakfı yazıldı?ı yerin altında mahaller ve yüz yirmi dört neferât müslimân ile İncügez köyü merhûm Sultân Bâyezid Hân vakfı ve hâsılı altında bu?day ve arpa ve mukãta‘a-i yava ve kaçkun ve cürm-i cinâyet ve beytü’l-mâl Çanakcı köyü ve Güvendik(?) ve Karasakal ma‘a İncügez ve bâd-ı hevâ ve resm arûs ve de?tbâni yekûn ma‘a gayrihi on sekiz bin be? yüz elli sekiz akçe yazı ve köyler beraber di?er maddeler diye evkaf defterinde yazıcı kalemiyle yazıldı?ı defter-i hâkãnide kayıtlı İncügez köyü bahsedilenin iltizâmen uhdesinde olup ve bu makúle selâtin-i izâm vakıfları köyleri mefrûzu’l- kalem ve maktû‘u’l-kadem min külli’l-vucûh serbest olmak kãnûn-ı mukarrereden olma?la vaki olan resm-i cürm ü cinâyet ve resm-i arûsâne ve kul ve câriye müjdegânesi vesâir bâd-ı hevâsına mirmirân ve mirlivâ ve mütesellim ve voyvoda vesâir ehl-i örf tâifesi taraflarından bir vechile müdahale olunmak geremez iken bu esnâda ehl-i örf tayfası taraflarından defter-i hâkãni’ye aykırı ve yasadı?ı rüsûm-ı serbest vesâir bâd-ı hevâsına fuzûli müdâhale ve reâyâsını alıp hapis teklifiyle te‘addi ve rencideden hâli olmadıklarını bildirip rüsûm-ı serbestiyyesine vesâir bâd-ı hevâsına ehl-i örf tâifesinden olanları defter-i hâkãni’ye aykırı ve yasadı?ı engel olunmayıp engellenmek konusunda eyüce emrim gelmesini dilemekten dolayı Defterhâne-i âmiremde saklı defter-i evkãfa mürâcaat olundu?unda açıklandı?ı üzere oldu?u yazılı ve kayıtlı bulınma?ın defter-i hâkãni gere?ince kãnûna uygun davranılmak konusunda” ?eklinde defterde yer almı?tır.
19 numaralı defterde yer alan 296 no’lu hüküm46 Pendik köyü mültezimine köyün kendi sorumlulu?unda oldu?unu iddia ederek müdahale eden ki?ilerin müdahalesinin önlenmesine yönelik bir kayıt mevcuttur. Bu hükmün özeti “Selim isimli kimse gelip Kocaeli sanca?ında Gekbuze nâhiyesine tâbi Fazlullâh Zaviyesi Evkafı Gekbuze merkezi diye yazıldı?ı yerin altında Pendik köyü ve hâsılı altında bu?day ve arpa ve ö?r-i bâ?ãt yekûn ma‘a gayrihi altı bin yedi yüz dokuz akçe ma‘a kurâ ve di?er maddeler diye evkaf defterinde yazıcı kalemiyle tahrir olundu?u defter-i hâkãnide kayıtlı bahsedilen zâviye vakfı mütevellisi Mustafa o?lu Ahmed vakfın köylerinden bildirilen Pendik köyünü i?bu mübarek seneye hesap edilerek Selim'e üstlenme ve ilzâm ve eline zaptı için mühürlü ve geçerli senet vermekle Selim dahi Pendik köyünü defter-i hâkãni eline verilen senet gere?ince bahsedilen seneye hesap edilerek zapt murâd eyledi?inde müdahale olunmak gerekmez iken köy ahâlisinden isimleri belli bazı kimseler köye vakıf mütevellilerinden di?er senet ile bizim elimizdedir diye zaptına muhâlefet eylediklerini bildirip defter-i hâkãni ve elinde olan senet gere?ince zapt ve elde edilen ürün ve rüsûm aldırılıp mezbûrlarun o yönden vaki olan müdâhaleleri engellemek konusunda yüce emrim gelmesini dilemektan dolayı Defterhâne-i âmiremde saklı evkaf defterine mürâcaat olındu?unda açıklandı?ı üzere oldu?u yazılı ve kayıtlı olup ancak iltizâmât hakkında geçerli olan nizâma nazaran konu hâlâ Kocaeli sanca?ı mutasarrıfı olan vezirim Seyyid Hasan Pa?a’nın Kapu kethudâsı olan hâcegân-ı Divân-ı hümâyûnumdan ve hâlâ hâssam kassâbba?ısı olan es-Seyyid Ali’ye havâle olundukda bu köyün iltizâmı mü?ârun ileyh tarafından derdest olunan defterlerde kayıtlı olmadı?ını ilâm etmekle defter-i hâkãni gere?ince ve kãnûna uygun davranılmak konusunda.” ?eklindedir.
SONUÇ
İltizam müessesi vergi toplama yöntemi olarak dönemin ?artlarına göre avantajları olan bir yöntem olmak ile birlikte vergi toplama süresinin sınırlı olmasından kaynaklı olarak mültezimlerin kazançlarını arttırma amacıyla reayadan fazla vergi toplama baskı yapma gibi hususlar nedeniyle ele?tiriye açık bir unsur olmu?tur.
Bu çalı?mada yalnızca mültezimlerin vergi tahsil ederken kendilerine yapılan müdahaleye istinaden yaptıkları ba?vurular ve bu ba?vurulara istinaden alınan kararlarla ilgili örnekler de?erlendirilmi?tir. 13-19 Numaralı İstanbul Ahkam Defterleri içinde bu ba?lık altında toplayabilece?imiz 35 kayıt mevcuttur. Bukayıtların 29 tanesi 1800-1810 yılları arasında alınmı? olup 1818 yılında sonra bu gerekçe ile ilgili ba?vuru görünmemektedir. Ahkam defterine yansıyan bu örneklerin genellikle mültezimin kanuna uygun olarak vergi toplamasına engel olan yabancı ki?ilerin müdahalesinin engellenmesine yönelik kayıtlardan olu?tu?u görülmektedir. Yine inceledi?imiz bu kayıtlarda mültezimin vergi tahsiline ba?ka bir mültezimin müdahalesine istinaden mühürlü ve geçerli senede uygun olarak vergi toplanması, silinmi? kayıtlara dayanarak yapılan müdahalenin engellenmesi gerekti?i yönünde karar da mevcuttur.
Aktan, Co?kun Can. “Osmanlı İltizam Sistemi”, Türk Dünyası Ara?tırmaları Dergisi”, Sayı 71, Nisan-1991. ss.73-79.
Batmaz, Eftal. “İltizam Sisteminin 18. Yüzyıldaki Boyutları”, Osmanlı Ansiklopedisi Cilt 3, içinde(250-268), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999.
Demir, Abdullah Medeni Yargılama Hukuku Osmanlı Mahkemesi, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2010, s.34-36.
Genç, Mehmet. Osmanlı İmparatorlu?u'nda Devlet ve Ekonomi, 4. Basım, İstanbul: Ötüken Ne?riyat, 2005.
Koyuncu, Nuran. Osmanlı Devleti’nde Sarrafların Mültezimlere Kefilli?i, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 5, Sayı:1, Yıl 2014.
Quataert, Donald. Anadolu’da Osmanlı Reformu ve Tarım, Çev. Nilay Özok Gündo?an.
Tabako?lu, Ahmet. İktisat Tarihi Toplu Makaleler I. İstanbul: Kitabevi, 2005.
Üçok, Co?kun, Türk Hukuk Tarihi, Sava? Yayınevi, 8. Baskı, Ankara 1996.
Yardımcı, Mehmet Emin vd, “Tarihsel Süreçte İltizam Sisteminin Sosyo Ekonomik Etkileri; Devlet Erkinin Ki?isel Kullanımı ‘Mültezim’ ”, Duzce İktisat Dergisi, 1(1), ss.57-68.
Yörük, Do?an. XVI. Yüzyılın Ortalarında İltizam Sisteminin Yaygınlı?ı: Lârende Kazası Örne?i, SUTAD, Aralık 2019; (47): 217-238 e-ISSN: 2458-9071, ss.217-238.
The Journal of International Social Research received 8982 citations as per Google Scholar report